Cherreads

ARCADİA

aridaisaa
7
chs / week
The average realized release rate over the past 30 days is 7 chs / week.
--
NOT RATINGS
1.2k
Views
Synopsis
An ancient book. A forgotten realm, locked in time, buried in shadows. Adeline, Erhard and Tobias—three souls, one fatal discovery: Arcadia. This book was never meant to be read. It was meant to consume, to rewrite, to awaken. In Arcadia, spirits define fate. At eighteen, each person must face the sacred ritual known as “The Night of Revelation.” Their true self is unveiled—unless the truth is too dangerous to be shown. Adeline bears a holy spirit. Erhard teeters on the edge of darkness. Tobias… was never meant to exist beyond the page. Arcadia isn’t a story. It’s a prison. A battlefield. And above all… A reckoning. Some are born to follow destiny. Others were made to break it.
VIEW MORE

Chapter 1 - PROLOGUE

Karanlık , yavaş yavaş büyüyen bir hastalık gibi, Arcadia'ya iniyordu . Şehrin göğsü gök gürültüsünün kükremesiyle yırtılıyordu, uzaklardan yükselen lanetli bir feryat. Yağmur damlaları toprağa çarptıkça, taş tapınağın kalıntıları onunla yankılanıyor, rüzgarla harmanlanarak hüzünlü bir melodi oluşturuyordu. Küller havada dönüyordu; yanmış odunun keskin kokusu geceyi sarıyor, her şeyi sarıyordu.

Her şeyin ortasında, kalıntıların içinde, dizleri toprağa gömülü bir siluet duruyordu. Küller siyah pelerinin üzerine düşüyordu, ancak figür hareketsiz kalıyordu. Zaman onun için durmuş gibiydi. Önündeki taşlar bir zamanlar kutsal olan bir tapınağın kalıntılarıydı. Burada yemin etmiş, kendini burada Arcadia'ya adamıştı. Ama şimdi, her şeyi gerçekte olduğu gibi görüyordu - bir yalan. Tapınağın taşları, kendi inancının parçaları gibi etrafına dağılmıştı. Soğuk rüzgar kulağına geçmişin seslerini fısıldadı: Ona verilen sözler, dostların sıcak gülümsemeleri, daha iyi günlerin anıları... Hepsi küle döndü.

Tek bir adımın sesi... Etrafta yağan yağmura rağmen açıkça duyuluyordu. Figür başını kaldırdı. Gözleri kısıldı, bakışları belirsizdi. Bir zamanlar dost denen silüetler karanlıkta şekil aldı. Yüzlerinde pişmanlık yoktu. İhaneti bile kabul etmediler. Gözlerinde suçluluk belirtisi yoktu... Bir an bile. Bakışlarını aradı ama hiçbir şey bulamadı.

Dudaklarında hafif bir gülümseme kıvrıldı. Onlarla alay mı ediyordu yoksa hala derinlerde çırpınan bir umudun son nefesi miydi? Kim bilirdi. Ama o gülümseme hızla keskinleşti ve bıçak gibi bir acıya dönüştü. "Beni dışladın... Beni unuttun..." Sesi harabelerde yankılandı. Yağmur gözlerindeki acıyı silemiyordu. Arcadia'nın toprağı artık bir annenin kucaklaması değil, celladının yargısıydı. Burada yargılanmış, burada mahkûm edilmişti. Şimdi gözlerinde sadece bir şey kalmıştı: intikamın kör edici alevi.

Ayağa kalktı. Yanan tapınağın ışığı göz bebeklerinde titreşti. Gökyüzü tekrar gürledi, şimşek karanlık gökyüzünü böldü. Arcadia artık aynı değildi. Gölgeler hareket etmeye başladı. Aç bir canavar gibi karanlık, toprağı yutmaya hazırlandı. Bir figür öne çıktı, etrafında daireler çizdi. Derin ve soğuk gözleri, karanlıkta bir yıldız gibi parlıyordu. Konuştuğunda, figür bir zamanlar güvendiği sesi hatırladı. Bir fısıltıydı, ama keskindi: "Bu yol seni buraya getirdi, değil mi?" Figür başını hafifçe eğdi. "İnançlarının mezarında diz çöküyorsun, ama hala direniyorsun. Neden, dostum?" O anda, son bağı koptu. "Dostum..." Dilinin ucundaki kelime acı bir tat bıraktı. "Sana ihanet ettiler. Kayıtsız kalmayacaksın, değil mi?"

Bir adım daha. Ay ışığı figürün yüzünü aydınlattı, tanıdık sıcaklığın yerini alan soğuk kayıtsızlığı ortaya çıkardı. "İhanet... İntikam istemiyorum." Sözcükler bir yılan gibi tısladı. "Astrax'ın böyle kalmasına izin vermeyecek misin? Tapınağının düşüşünü engellemeye bile zahmet etmediler. Gel, bize katıl ve acını silelim..." Sözcükler etkisiz görünse de, çoktan zihnine sızmış, düşüncelerini kontrol altına almışlardı.

Sözcükler bir hançer gibi saplandı. Öfke, zehir gibi, cildin altına yayıldı. Dudaklarında hafif bir sırıtma belirdi. "Zayıflar düşüyor. Biz sadece güçlülerle birlikte durmayı seçiyoruz," dedi.

Bunu duymak içindeki son ışığı söndürdü. Figür gölgelerle bir olmuştu. Ya da belki de her zaman öyleydi, sadece bunu görmeyi reddediyordu.

İçeride bir şey koptu. Yıkılan tapınağın küllerinden yeni bir varlık yükseldi. Önce gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Tekrar açtığında bakışları farklıydı. Gözlerinde tek bir şey vardı: yok oluşun soğuk yargısı. "Pekala," diye fısıldadı yumuşakça, sesi yağmurun kükremesiyle karışıyordu, "Onunla birlikte yanacaksın." İlk kez tereddüt etti. Ama çok geçti. Gök gürültüsü bir canavar gibi kükredi. Karanlığa sürüklenen Arcadia'nın kaderi mühürlendi.