Cherreads

Chapter 12 - Son Tılsım

''Tanrı Şeytan'a bir kucak açsaydı, Şu an yan yana olurlardı. O kolayına kaçanı seçti.''

(2 AY ÖNCE)

Evin içi yanıyordu itfaiyeciler gelmiş, söndürmeye çalışıyorlardı. İçeriye girip yardım etmek çok istiyordum fakat alevler çok yüksekti. Bacağımı kapıdan içeri attığım anda alevler sanki bana yol açıp yardım etmemi bekliyordu. Bundan cesaret alıp içeri hızlıca ilerledim. İçerde kırmızı bir bisiklet vardı. Alevler etrafını sarmıştı ama yanmıyordu. Neden olduğunu çözmeme vakit bulamadan yukarıdan bebek ağlama sesini duydum. Neredeyse kırılacak olan merdivenlerden çıkarak kızıl saçlı bir bebek gördüm. Kucağıma alıp hızlıca oradan çıkarmaya çalıştım. Sarı saçlı İtfaiyeci bir adama bebeği uzattım.

''Genç delikanlı yardımın için çok teşekkür ederiz. Fakat çok tehlikeli bir hareket yaptın. Neden kendini yangınlara atıyorsun.'' diye bana tepki gösterdi.

''Bir sorunum yok ben iyiyim Magix'te böyle çok mu nedensiz yangın olur?'' diye merakımdan sorumu adama yönelttim. Adam tuhaf bir şey söylemişim gibi yüzüme baktı.

''Ne Magix'i diyorsun evladım. Burası Gardenia.'' dediğinde şaşırarak bakmıştım.

''Gardenia mı?'' diyerek adamın suratına tuhaf bir şekilde baktım. Adamın yaka kartında Mike yazıyordu. Kulağım bir anda çok acımıştı sanki birileri kulağıma bir şeyler fısıldıyordu.

---

Karanlık bulutlar Domino'nun üstüne çökmeye başlamıştı. Domino'yu hiç bu şekilde görmemiştim. Pencereye bakarken göğsüme tutuyordum. İnsanlar gibi kalp krizimi geçiriyordum yoksa? Bu imkansızdı. Lyna yanıma kara bulutların etrafı sardığını söylemek için yanıma geldi. Beni öyle görünce endişeli bir biçimde yanıma yaklaştı. 

''İyi misin?'' diye sorarken gözlerimin içine bakıyordu. Bir şey söyleyip onu endişelendirmek istemediğim için ''İyiyim, sadece bu kadar şey fazla gelmeye başladı.'' yorumunda bulundum.

''Karanlık bulutlar neye işaret peki?'' diye bir soru yöneltti.

''Geliyor, Lyna. Hekate yok etmek için elinden geleni yapacak.'' diye gergin bir şekilde söylenmeye başladım.

Lyna ellerimi tutarak ''Bizde o geldiğinde elimizden geleni yapacağız. Ejderha gücünü yok edemez. Tılsımları falan da alamayacak.'' sözleriyle beni rahatlatmaya çalışıyordu. 

O sırada diğerleri dışarıda bekliyorlardı. Gergin bir biçimde neler olacağını konuşurken önlerinden karaltı geçmesiyle endişe duymaya başlamışlardı.

''Bu da neyin nesi böyle?'' diye geçen karaltıya tepki vermişti Helios. 

Hector ''Takip edelim. Ne olur ne olmaz.'' tavsiyesinde bulunduktan sonra Hector ve Helios peşinden koşmaya başladı.

Hector ''Bu böyle olmayacak. Fazla hızlı.'' diyerek Helios'a yetişemeyeceklerinden bahsetti.

Helios ''Bana bırak.'' dedikten sonra karartının ilerlediği yönde ki duvar aynalarına ellerini uzatıp ''Ayna Yansıması'' diyerek aynalardan ışık çıkmaya başladı ve karaltı yere kapaklandı. Hector yere kapaklanan karaltıyı, yerde ki taşlıkları hareket ettirerek yanına getirdi ve başını açtırdı.

Helios ''Douglas'' diye yüksek bir sesle tepki verdi. Diğer taraftan Neptune'le birlikte gelen Ava ''Teknoplazma Duvarı'' gücüyle kare bir kutunun içine hapsetti.

Neptune ''Ne işin var burada büyücü?'' diye sinirli bir tutumla sordu. 

Douglas ''Sizde bir tılsım var ve o bana lazım.'' diyerek Ava'nın sihirle yaptığı duvarlara vurmaya başladı. 

Hector ''Oldu ya! Sana istersen bütün tılsımları verelim, sen evine götür arkadaşlarınla oyna.'' dedi.

Douglas ''Sadece bir tanesini istiyorum.'' diyerek duvarlara vurmaya devam etti. Saçını düzeltip siyah ceketini yere attı.

Helios ''Hangisini istiyorsun ve neden?'' 

Douglas ''Diamond için yapılmış tılsımı. Gezegenimi kurtarmam lazım.''

Ava gülerek ''Diamond gezegeni kaç yıldır özgür bir gezegen. Özellikle en feminist gezegen olmasıyla ünlüdür. Senin annen bile gezegenini kurtardıktan sonra kötülük işlerinden çekildi ve bir hayat kurdu. Bize tılsımları almak için yalan uydurma. Cadıları iyi tanıyoruz.'' diyerek sitem etti.

Douglas ''Ben o Diamond'tan bahsetmiyorum zaten. Benim annem Icy falan değil.'' diyerek herkesi şok etkisi bırakan bir noktaya sürükledi.

---

''Nerede bu yazılar? Nerede'' diye kütüphanede at koşturuyordu.

''Roxy bir şey bulabildin mi?'' soru yöneltti. 

Roxy ''Hayır, uygun bir bilgi göremiyorum Miele. Tir Nan Og kütüphanesinde de bir şey yazmıyor.''

Raul kütüphaneden içeri girerek tuhaf bir biçimde bakışlarını herkesin üzerinde gezdirdi. 

''Miele, Roxy ve Selina mı? Bu nasıl bir takım böyle.'' diyerek gülümsedi. Miele'nin ciddi bakışlarına maruz kaldıktan sonra gülmesini kesip ''Peki, burada ciddi bir şekilde neyi araştırıyorsunuz?'' 

Miele ''Burada bizim bilmediğimiz birileri yaşıyor Raul. En garip olanda hakkımızda ki her şeyi biliyorlar fakat farklı şekillerde.''

Raul anlamlandıramayarak Miele'ye baktı.

''Nasıl yani anlamadım?'' 

Selina Raul'un yanına gelip ''Demek istiyor ki farklı boyutlar olabilir ve bu boyutlarda yaşayan kişiler bir biçimde bizim boyuta geliyor.'' 

Raul ''İyi de böyle bir şey nasıl olabilir? Nereden çıkardınız?''

Miele kitabı kapatıp Raul'un yüzüne baktı. ''Bir kuzenim olduğunu öğrenmiştim, fakat ailemle kavgalı oldukları için hiç bahsetmediklerini düşünmüştüm. Ablama sorduğumda böyle birinin olmadığını söyledi. Ya biri benle dalga geçiyor, ya da başka bir boyutta kuzenim falan var.'' diyerek başka kitaplara bakmak için raflara yöneldi.

Raul ''Biri senle neden uğraşmak istesin ki. Bütün hedef şu an çocuklarda ve özellikle Duncan'da. Kaldı ki doğru hikayeyi çok az kişi biliyor. Emin olun cadıların haberi bile yok.''

Roxy Raul'a bakarak ''Olmasın zaten. Yemin ediyorum hepsini tavus kuşuna çeviririm. Ayrıca siz ne çok seviyorsunuz ya hayvana çevirmeyi insanları. Alfea'da okurken her gün bir peri hayvan olarak dönüyordu. Sayenizde Wizgiz'in dönüşüm derslerinde ustalaşmıştım.''

Raul gülerek ''Bak, nasıl da iyilik yapmışız. Çokta alışık değilizdir. Ders öğrenmişsin.'' diyerek ortamı yumuşatmıştı. 

Miele ''Bizim bu sorunu çözmemiz lazım. Hekate işi var birde.'' diyerek gergin bir şekilde saçını geriye attı.

Selina ''Merak etme bir şekilde çözeceğiz. Bence şuan görünür meseleler daha çok çözülebilir. Hekate tarzı.'' diyerek herkese ciddi bir bakış attı.

---

''Yani bu evrenden değilsin.'' diyerek konuşmaya başlamıştım Douglas ile.

Elleri zincirli ve duvara asılı şekilde bana bakıyor, cevap vermiyordu. 

Başımı Ava'ya çevirerek ''Çöz. Böyle bir yere varamayız.'' dedim. Ava'nın sihri ile çözüldükten sonra bileklerini ovalayıp bana baktı.

''Evet ve tılsıma ihtiyacım var. Bana vermelisin.'' diyerek konuşmaya başladı.

''Sana neden güveneyim?'' dedim. ''Hem bunca zaman bizle uğraşmanın sebeplerini açıklamıyor.''

Douglas ''Bir büyücü nasıl olması gerekiyorsa öyle davrandım. Buraya tılsım aramaya değil, yaşamaya gelmiştim. Tılsım olaylarını öğrendikten sonra şansımı denedim. Hekate yani Ashlani artık her kimse bize sürekli tılsım aramak için yolluyordu. İçten içe biliyordum daha güçlü bir şey olduğunu ama ilk başta koleksiyon topluyor falan sandım. Sizi de hep takip ettim.''

İç çekerek ''Sana tılsımı vereceğim. Fakat bize Hekate'yi yenmemiz için yardım edeceksin.'' 

Neptune öne atılarak ''Saçmalama istersen Dun. O bir büyücü ona güvenemeyiz.''

Neptune'e dönerek ''Ogma'da bir büyücü ona nasıl güvendiysek, Douglas'a da güvenebiliriz. Hem büyücüler yardıma açık değillerdir. Bu fedakarlığı bizim için yapacak olması bile yeterli bir sebep. 

Douglas duruşunu dikleştirerek, ''Tamamdır. Anlaştık'' demesiyle elini uzattı. Uzatmasına karşılık bende elimi uzatarak anlaşmayı sağladım. Gerçekten tılsımı verip vermemek konusunda hala emin değildim. Fakat bir cadıyı sınamak nasıl olur, merak ediyordum.

Douglas'tan sonra Helios'un yanına giderek sarıldım.

''Bizim aramızda küslükte olmasın. Beraber büyüdük.'' diye ön adım attım. 

Helios ''Sana vurduğum için oldukça pişmanım zaten. Beni duygusallaştırma.'' diyerek hızlıca sarılıp geri çekildi.

O sıcak anın ardından bir anda bulunduğumuz yerde sarsılmaya başladık. Karanlık bulutların ardından bir gölge belirmeye başlamıştı.

''Hekate.'' diye bağırdım. Sarayın ve gezegenin içerisinde ki kişiler, kaçmaya başlamıştı. Hekate'nin yaratıkları dört bir yana saldırıyordu. 

Lyna ''içeriye girmeye başladılar. Bir şeyler yapmamız gerek.'' diye bağırmaya başladı. 

Hector ciddi bir biçimde, ''Inheritix, dağılalım.'' demesiyle formumuzu değiştirdik. Ava ve Hector koridorlara gelen yaratıklarla uğraşmaya başladı. Neptune ve Helios köylerde ki insanları uzaklaştırmaya başlamıştı. 

Lyna ''Tılsımları korumamız lazım. Douglas benimle gel.'' diyerek Douglas'la birlikte Tılsımların muhafız edildiği odaya doğru gittiler. 

Douglas ''Burası da neresi?'' diye sordu.

Lyna ''Aile Yagidarları ve Soyağacı odası. En ulaşılmaz yer burası diye koyduk buraya.'' diyerek kapıları sarmaşıkla mühürlemeye başladı.

Douglas etrafı inceliyor ve fotoğraflara bakıyordu. Lyna Douglas'a dönüp ''Sana gram güvenmiyorum ama yardım etsen süper olur.'' diye laf atışında bulundu. 

Douglas ''Bir resim gözüme takıldı da.'' dedikten sonra kapıya gelip buz güçleriyle sabitledikten sonra fotoğrafa yöneldi. ''Ben bu kadını bir yerden tanıyorum.'' diyerek yüzünü inceledi.

Lyna yanına gelip fotoğrafa baktı. 

''Bu sanırım, Bloom teyzenin kaçırılan kuzeniydi. Pek bir bilgimiz yok.''

Douglas fotoğrafı incelemeyi devam ederek ''Siması hiç yabancı gelmedi.'' dedi.

O sırada bende pencerelerden çıkıp, Hekate'ye doğru ilerledim. Kapkaranlık kıyafeti ve simsiyah saçları ile gerçekten insanı korkuya, gerilime sürükleyen bir havası vardı.

Hekate ''Bu muhafızlar hep mi bu kadar korkusuz olur?'' diyerek kötü bir kahkaha atmaya başladı.

''Bu güce layık görülmüşüm, senden mi korkacağım?'' diyerek üzerine alev topları atmaya başladım.

Üzerime attığı karanlık enerjiyle beraber, yere çullandım. 

Bana bakıp ''Bu anı çok bekledim ben. O kadar güçlendim ki beni yenmen imkansız.'' diyerek sözlerine devam etti. 

O sırada Ogma gelip, Hekate'nin önüne geçti. 

''Beni özledin mi?'' diyerek Hekate'yi şoka uğrattı.

Hekate ''Sen nasıl lanetten kurtuldun?!'' diyerek sitem etmeye başladığı sırada, Helios bunu fırsat bilerek ışık gücüyle yere düşmesini sağladı. Hekate ayağa kalkarak Ogma'ya kitlenmiş bir şekilde bakıyordu. 

Ogma elinde ki kitabı çıkartıp ''Artık gitme vakti geldi Hekate'' dedi. O sırada kitabın üstüne şimşek çakması ile Ogma yere devrildi.

Şimşeği çakan kişi Thunder'dı. 

''O kadar kolay değil o iş'' diyerek kitabı eline aldı. Arkasından Nyx'te gelerek Hekate'nin yanına geçtiler. 

Hekate ''Bazı kişiler doğru karar verebiliyor demek ki. Siz tılsımları bulun.'' diyerek cadılara komut verdi ve kitabı eline alarak göğe yükseldi. 

''Bu kitabı boşuna tasarlamadım. En büyük gücün simgesi burada. Ejderha'nın gücüne son verme zamanı geldi.''

Helios beni ayağa kaldırdı. Tekrar Hekate'nin yanına uçarak ''Bu gücü silmek kolay mı sanıyorsun?'' dediğim sırada gözlerim mavileşmeye başlamıştı. 

Çok yakınlarda bana yaklaşan ilahi bir gücü hissetmeye başlamıştım.

---

Thunder ''Bu periler tılsımları sence nereye saklamışlardır?'' diyerek etrafta dolanıyordu. Gördüğü her şeye zarar vererek parçalıyordu. 

Nyx ''Bir bilgim yo-'' dediği sırada görünmez bir duvar onu karşılıyordu. 

Ava ''Yerinde olsam sanal duvardan çıkmaya çalışmazdım.'' diyerek önüne geçti. 

Thunder ''Ben de aksine fırtınalı havalardan kaçardım.'' demesiyle Ava yukarı doğru baktı. Baktığı sırada karanlık bulutlardan gelen şimşek ile yere çakıldı. 

Ava yere çakıldıktan sonra gücü zayıf düştüğü için duvar silindi. Nyx ve Thunder emin adımlarla ilerlerken yerden gelen bir sarsıntı ile dengelerini kaybettiler.

Nyx ''Hector!''

Hector gülümser bir şekilde ''Senle de baya samimi olduk. Hex diyebilirsin.'' diyerek ses dalgalarıyla ileri püskürttü. 

Thunder hamle yapacağı sırada ise ''Deneme bile. Fırtınaları hiç sevmem.'' diyerek kapalı duvarlar ardına sıkıştırdı.

Ava'nın yanına gidip elini uzattı. 

Kaldırırken de ''Bu kadar bunların işleri.'' diyerek sözlerini devam ettirdi. Ava ayağa kalkıp ''Vay be! gerginlik seni güçlü yapıyor.''

 Hector tuhaf bir şekilde Ava'ya baktı. 

''Ne gerginliği ben gergin bile değilim.'' diye karşılık verdi.

Ava ''Sirius'la her ne olduysa, aranızda ki enerji gayet açıktı. Şu an sormayacağım ama Hekate'yi yendikten sonra bunu konuşacağız.''

O sırada Nyx önde bir anda belirip ''Siz öyle sanın.'' deyip sırıttı.

Hector ''Sen nasıl kurtuldun?''

Nyx gülerek ''Onlar bizim kopyalarımızdı. Zaferinde ilişkilerin gibi kısa oluyormuş demek ki.'' diyerek karanlık bir sis yaratarak oradan kayboldular.

O sırada Lyna ve Douglas tılsımların başında bekliyordu. Kapı birden zorlanmaya başlamıştı.

Lyna havaya uçarak ''Sanırım Hekate geldi.'' söyleminde bulundu.

Douglas geriye çekildi ve bir süre sonra kapı paramparça olmuştu. Karşılarında Nyx ve Thunder vardı.

Thunder ''İhanet eden kişide buradaymış. Lupus Oscuralara resmen karşı koydun.''

Nyx ''Biz de seni klas bir adam sanırdık. Bu peri parçalarıyla işin ne?''

Douglas ''O kadar geri zekalı ve boş tiplersiniz ki. Hayat sizin için sadece peri ve cadı savaşından ibaret değil mi? Lupus Oscura benim zaten. Siz hiçbir zaman onlardan olmadınız.''

Nyx ''Ne anlatıyorsun sen?'' diyerek kaşlarını çattı.

Douglas sırıtarak bir anda havaya sıçradı ve kıyafetleri parçalandı. Bedeninden çıkan beyaz tüylerle birlikte kocaman bir kurda dönüşmüştü. 

Lyna ''Lupus Oscuraların kurda dönüşme efsanesi doğruymuş.'' diyerek cadıları sarmaşıkla sardı. 

Nyx ''Hayır salak. Bu bir efsaneydi.'' diyerek Lyna'ya cevap verdi. Douglas'a da şaşırmış bir biçimde bakıyordu. 

Thunder ''Bizden bunca zaman sakladın ve enayi yerine koydun. Bizi değerli görmemişsin zaten.''

Lyna yavaş bir biçimde yere inerek Thunder'a baktı ve ellerini de sarmaşıkla sarıp tavana kaldırdı. Aynı şeyi Nyx'e de uzaktan yaparak iyice kilitledi. O sırada Ava ve Hector'de yanlarına gelmişti. 

Lyna ''Değerli görmek mi? Bu bir cadıya ait sözler değil Thunder.'' diyerek gözlerine bakmaya başladı. 

Nyx ''Bu lanet peri cidden haklı. Biz kimseyi değerli görmeyiz, anlaşmayı bozduğu için şu an gerginiz. Ne değerinden bahsediyorsun?'' diyerek sitem etti.

Hector ''Tabi eğer bir peri değilsen.'' diyerek Thunder'ın yanına yaklaştı. 

Thunder gözlerini kaçırarak ''Sadece perilerin mi duygusu var sanıyorsunuz?''

Ava öne yaklaşıp ''Peri değilsen ki belli değilsin. Güçlerin var ama duygularında fazlasıyla derin.'' diye sözlerine devam etmeye başladı.

Douglas insan formuna dönüp ''O yarı insan ve yarı cadı melezi.'' diyerek etrafta olan herkesin merakını gidermişti. 

Thunder ''Bunu sen nereden biliyorsun?'' diyerek şaşkın bir biçimde Doug'a baktı.

Douglas ''Sevmek nedir iyi bilirim. Bizim evrenimizde cadılar sevmeyi çok iyi bilir. Cadılara bu sürekli kodlandığı için bu evrende böyle. Fakat bu evrende yaşıyorsan ve bu kadar acı çeken bir cadıysan, insani bir geçmişin vardır. Babanın insan olduğunu biliyorum, Thunder.''

Ava ''Cidden çok fazla bilgi aldım. Benim bellek buna hazır değil. Kafayı yiyeceğim şimdi.'' diyerek saçlarını geriye attı.

O sırada dışarda kıyamet kopuyordu. Herkes kafasını o tarafa doğru çevirmişti. Douglas tılsımları eline alıp ''Bu iş artık bitsin.'' demesiyle odadan hızlıca ayrıldı.

---

Neptune ''Su Yıldırımı'' gücüyle Hekate'nin üzerine saldırıyordu. Fakat Hekate kolay yenilecek gibi değildi, onu yere püskürtmüştü. 

''Bana denk değilsiniz. Benle uğraşmayı kesin ve bana istediklerimi verin.'' diyerek bağırmaya başladı. 

O sırada Douglas ve diğerleri gelmişti. Hekate Douglas'ta ki taşları görüp ''Doug ilk kez cadılara yakışır bir şey yapıp, o tılsımları bana ver.'' diye sitem etmeye başladı.

Lyna ''Doug böyle bir şey sakın yapma.'' diyerek tepki verdi. 

Hekate ''Perileri mi dinleyeceksin?'' diyerek Doug'a baskı yapmaya başlıyordu. 

''Eğer sen tılsımları bana verirsen, gezegenini kurtarmana yardım edeceğim.''

Helios ''Yalan söylüyor Douglas, gezegenin onun s*kinde bile değil. Tanrılara karşı gelip evreni tek yönetmek istiyor.''

Doug, Hekate'ye bakarak ''Çağıracağın gücü biliyorum. Benim evrenimi de mahveden o karanlık enerjiyi. Karanlıkların Ejderhası ve bütün güçleri emen yok eden o gücü çağıracaksın.''

Hekate gülümseyerek ''Bu evrenden olmadığını biliyordum Douglas. Öyleyse size gerçek hikayeden bahsedelim.'' diyerek güçlü bir karanlık enerjiyle herkesin bedenini hareketsiz hale getirdi ve yere indi. 

''Ejderhalar evrene göre çokluk gösterirler. Sayısızlar ve birbirleriyle dinamik içinde yaşarlar. Evrenlerden sadece ikisi bunu başaramadı. Aralarından biri bu evrendi. Kızıl Ejderha başka bir evrenin Ejderhası olan Karanlığın Ejderhası ile tanıştı ve güçleri kontrol altına almak istediğini fakat bu evrende böyle bir şansı olmadığını söyledi. Bunun üzerine kardeşlerine ihanet etti ve Karanlık Ejderha ile iş birliği yaparak bu evreni kendi kurdu. Diğer evrende var olan ejderhalar ve bir muhafız daha var. Fakat Karanlık Ejderha orayı mahvetti, Kendi kontrolü altına aldı. Bu sayede lider olabilirdi ve kötülüğü yaydı. O evrende yaşamak isterdim. Fakat ben sadece bu evrende hakimiyet kurmak ve tek bir ejderhanın gücünü kullanmak istiyorum. O da karanlık.'' diyerek gülmeye başladı. 

O sırada Hector kontrol güçleriyle kendini serbest bırakıp ''Bunu yapamazsın!'' demesiyle zihin dalgaları ile Hekate'ye saldırdı. Hekate zarar gördüğü gibi herkesin büyüsü çözüldü. Fakat Hekate öyle bir sinirlendi ki Kara bir enerjiyi Hector'un üzerine saldı. 

Ava ''Hector, Hayır!'' diye bağırdı. Karanlık enerji o kadar yüksekti ki, Hector'a geldiği an onu paramparça edecekti. 

O sırada tiz bir ses ''Ses Duvarı'' dediği anda güç parçalanmaya başladı. Hector'un önünde anında biri belirdi. 

Hector ''Anne'' demesiyle Musa gülümser bir biçimde ona baktı.

Hekate ''Bu yaşlı perinin burada ne işi var?!'' dediği sırada yüzüne yoğun bir güneş ışığı çarptı. 

''Bana bak bu yüzlerde dolgu dahi yok. Sen Winx kızlarına nasıl dolgulu dersin?!'' diyerek kocaman kanatları ile bir anda belirdi. 

Flora alttan gelerek çiçekleriyle Hekate'nin ayaklarını sardı. Tecna bir duvar haznesinin içine hapsederken Layla'da dalgalarıyla etrafını sardı. 

Bloom ''Bir emekli olamadık.'' diyerek alevlerden oluşan kanatlarıyla göğe yükseldi.

Hekate ''Bu kadar bahsedilen Winx'le de tanışma fırsatım oldu demek.'' diyerek eline kitabı aldı ve karanlık bir dalgayla etrafında ki bütün sihirleri yok etti. 

''Ama bu kitabın ve karanlığın enerjisinden güçlü değilsiniz.'' diye sözlerine devam etti.

O sırada çok sessiz kalmama rağmen içimde bir şeyler uyanıyordu. Yavaşça istemsiz bir şekilde göğe yükselmeye başlamıştım. Douglas'ın elinde ki Diamond hariç bütün tılsımlar etrafımda halka şeklinde parlamaya başladı. Bir anda kalbimden çıkan ışık süzmesiyle içimden bir tılsım çıkmıştı. Kıpkırmızı ve çok parlaktı. Bu aradığımız taşlardan biriydi. Tılsımlar etrafımda hızlıca dönmeye başladığı anda kendimi bir anda tapınakta bulmuştum.

Bu tapınak, tılsımları tek tek topladığım yerdi. Karşımda bir anda 7 Ejderha'ya benzeyen ama insansı bir figüre de sahip olan ilahi yaratıklar belirdi. Kırmızı olanın elleri bağlı bir şekilde duruyordu. 

''Cesaret, her şeyin başında gelendir. Bir Mavi Alevin koruyucusu olarak yapman gerekeni fazlasıyla yerine getirdin.'' dedi mavi olan. 

Sarı olan ''Şimdi gözlerini kapa ve aç. Olduğun yerde olacağız.'' dediğinde ikiletmeden dediğini yaptım. 

Gözümü açtığımda yine kendimi son gördüğüm yerdeydim. Tılsımlar yoktu etrafımda Hekate bana bakıyordu.

''Ne oluyor burada!'' diye haykırmaya başladı.

Yanımda bir anda Valencia belirdi. ''Bu kadardı Hekate. Sonuna geldin. Evrenin düzenine karşı çıktın.'' diyerek ellerini bir anda kelepçeledi.

Bir sürü yankılı sesle birlikte konuşmaya başladım. Sanki içimde yedi kişi varmış gibiydi.

''Evrene ve düzene zarar verebilir, ama yok edemezsin. Tılsımlar sayesinde ve Ejderha ateşinin bir önce ki muhafızı olan Bloom sayesinde yeniden uyandık. Kardeşimizin ve Karanlık Ejderha'nın lanetinden uyandık. Şimdi Adaletli bir evrene 'Merhaba' deme zamanı.'' diyerek elimde bir sürü alev belirdi. İlk önce kitap parçalanmaya başladı ardından Hekate karanlık bir toza dönüşmeye başladı.

''Bu burada bitmeyecek. Kötüler her zaman var olacak. Döngüyü öyle bir ele aldım ki tahmin dahi edemezsiniz. Önceden yaptığım hamleler daha da zarar verecek. Duncan şahit bile oldu buna!'' diye bağırarak tam anlamıyla yok oldu.

Neyden bahsettiğini bilmiyordum. Neye şahit olmuştum ki? Hekate yok olduktan sonra içimde ki enerjide bir anda söndü ve normal formuma döndüm. Helios ve Neptune beni yakaladı. 

Ava ''Başardık!'' diyerek Lyna ile sarıldılar. Ben de o sırada yerden kalkıp Ogma'ya doğru ilerledim.

Ogma ''Başardın evlat. Nihai huzuru erdirdin. Kızıl Ejderha artık çok pişman.'' dediği sırada elleri bir anda kaybolmaya başladı.

''Ama sana ne oluyor?'' diyerek yüzüne baktım.

Ogma gülümseyerek ''Çoktan lanet kalktı ve hikayemi tamamladım. Normalde zaten bu zamana kadar yaşamamam gerekiyordu. Beni huzura erdirdiğiniz için teşekkür ederim Inheritix.'' dedi. 

Helios ''Bu isimde havalı oldu baya değil mi?'' diyerek Douglas'a omuz attı. Douglas'ta Helios'a ters ters baktı.

''Biz de yardımın için teşekkür ederiz.'' dedim ve Ogma'yı uğurladık.

Ava ''İyi adamdı. Tanıdığım tek iyi cadı falandı.'' diyerek sözlerine devam etti.

Hector '' Evet, yapmamız gerekeni başardık. Eller buraya gelsin.'' diyerek elini ortaya attı ve herkes elini üstüne bindirdi. Douglas'ın bizi uzaktan izlediğini fark ettiğim sırada ''Sen de gel buraya.'' dedim. Biraz ısrar sonrası o da geldi ve elini koydu.

''Sonsuza Dek Inheritix!'' diye bağırdık.

(Bir Hafta Sonra)

''Abi valizim çok ağır yardım eder misin?'' diye mırıldanıyordu Valencia.

''Tamam tamam ben taşırım.'' diyerek valizini sırtıma aldım. Annem ''Hazır mısınız? kapıyı çalıyorum.'' deyip hazır olduğumuzu söylememizle kapıyı çaldık. Kapı açıldığı anda ''Sürpriz'' diye bağırdık. Büyükannem ve Büyükbabam şok olmuş şekilde bize baktı.

Vanessa 'İnanmıyorum, İlk defa bu eve ziyarete geldiniz.''

Babam içeri girerek, ''Eh tabii yazlık alırsanız, sadece yazlığa gelirler.'' diyerek içeri girdi. Biz de hepimiz sarıldıktan sonra içeri girdik. Annemizin ilk yaşadığı evi görmek heyecan vericiydi. 

Babam ''Mike paraya kıyıp bu televizyonu almışsın.'' deyip büyükbabamla dalga geçmeye başladı. Evin ortamı çok sıcaktı. 

Valencia ''Ne garip değil mi? Büyükbaba diyoruz ama ismi Mike ve öyle seslenenler var değil mi abi?'' diye bana soru yöneltmişti. Büyükbabamızın adı gerçekten Mike'tı. Ama bana başka bir şeyi hatırlatıyordu. 

''Büyükbaba sen hiç itfaiye işi falan yaptın mı?'' diye bir soru yönelttim.

Büyükbabam ''Evet, hatta anneni o şekilde bulmuştum.'' dediği anda ayağı fırladım. 

Annem ''Ne oldu Duncan?'' diye sordu. 

''Bir arkadaşa selam vermem gerekiyor.'' diyerek hızlıca oradan ayrıldım. Bir ev arıyordum. O evde ekstra bir şeyler vardı. Nasıl fark etmemiştim. Evi bulduğum anda etrafına baktım ustalar vardı. Buraya ne olduğunu sorduğumda sürekli yangın çıktığını ama buna rağmen içerisinin hep soğuk olduğunu söylediler. Bu yüzden eve lanetli ev demeye başlamışlar. İçeri girdiğim anda hatırlamaya başladım. Ben zamanında burada bir çocuk bulmuştum.

Kulaklarım çınlamaya başladı. Biri bana bir şekilde seslenmişti.

''Alev Çocuk'' dedi içimden bir ses.

(2 Ay Önce)

''Yaşlı halimizle hiçbir şey yapamamışız meğer.'' diye konuşmaya başladı kıvırcık saçlı cadı.

Beyaz saçlı kadın ''Daphne birazdan bu boyuttan bu kızı getirecek ve buraya bırakacak.'' diyerek ilerlemeye başladı.

Kahverengi saçlı kadın onu tutup ''Saçmalama Belladonna, görünmemiz lazım. Hekate haber vermese Darkar'ın etkisinde yaşlı halimizle Ejderha ateşinin peşinde olacaktık. Fakat bu evrende Bloom'u alıp yetiştirirsek en güçlü biz olacağız.'' dedi.

O sırada Daphne Bloom'u geçitten eve doğru geçirdi. O sırada yangın bulunan evde itfaiyeciler vardı.

''Nasıl alacağız?'' dedi Tharma. 

Liliss ''Biraz daha bekleyelim.'' dedi.

O sırada kızıl saçlı bir çocuk içeri girdi ve kızı kucağına aldı. 

Tharma ''Bu çocuk her kimse kızı götürüyor. Ne yapacağız?''

Belladonna ''Sen önde bekle ve kızı al büyük ihtimal o insanlara götürüyordur. Çocuk elbet başka biri var mı diye geri gelecektir.'' dedi.

O sırada dediği gibi oldu ve çocuk geri geldi. Belladonna alevler arasından kolayca geçtiğini görünce ''Alev Çocuk.'' dedi ve onu buzların arasında bıraktı. 

Tharma elinde çocukla geldi ve oradan ayrıldılar.

---

(Günümüz)

Kızıl saçlı bir kadı simsiyah sarayın içerisinden girdi ve karşısında uzun sarı saçlı adama doğru ilerledi. Adam camdan dışarı bakıyordu.

''Şimdi Neler Olacak?'' diye sordu. 

Adam yavaşça kafasını çevirip kadına doğru yöneldi.

''Bloom'um biricik sevgilim hayatını kaybetti. Bloom'un gücü artık tamamen kızımıza geçicek ve Aster Dell karanlık dolu bir güçle yönetilmeye devam edecek.'' diye zafer dolu bir şekilde konuşmaya başladı.

Kızıl saçlı kadın durumdan rahatsız bir biçimde ''Ama Valto-'' dediği anda kadının yüzünü sıktı. 

''Bana ismimle seslenme cesaretine nasıl sahip oluyorsun Beatrix?'' diyerek ileri doğru itti.

Beatrix ''Ama o kız yönetmek ve burda kalmak istemiyor. Kapattınız kızı buraya mutlu dahi değil!'' diye bağırdı.

Valtor ''Onun kaderi bu. Gurur duyması lazım hatta. Atalarımın bana bıraktığı mirası ve karanlık ejderhanın enerjisini gururla taşıyacak benim kızım.'' diyerek daha da hararetli konuşmaya başladı.

Kırmızı elbiseli ve uzun kızıl saçlara sahip bir kız içeri girdi. ''Tabii ki de en kötü olmayı tercih ediyorum ama kimsenin kuralları ile değil.''

Valtor kıza doğru dönerek ''İşte Deborah! Karanlığın Prensesi Karanlık Ejder'in en büyük muhafızı.'' diyerek gülümsedi.

Kız elinden mor bir enerji çıkartarak Valtor'un boynunu boğazlamaya başladı. Valtor tavana doğru yükselmişti.

''Deborah ne yapıyorsun?'' diye çaresizce çırpınıyordu.

Kız sırıtarak ''Ben kapalı yaşayacak bir kız değilim. Kendi kanunlarımı kendim yazarım. Burası yeterince kötü, bana taze yer lazım.'' diyerek Valtor'u camdan aşağı fırlattı.

Beatrix kızın yanına gelerek ''Teyzecim ne yapıyorsun? Başına bir iş gelecek.''

Deborah umursamaz bir tavırla ''Öncellikle gerçek adın Bella ve kan cadıları tarafından buraya getirildin. Aslında başka evrendensin ve teyzem değilsin. Ayrıca birazdan şövalyeler gelecek gitmem gerek.'' diyerek ilerlemeye başladı. 

Beatrix kolundan tutarak ''Sen ne demeye çalışıyorsun?'' diye anlamadığını belirten bakışlar yüzünde belirdi. 

Deborah gözlerini devirerek ''Hafızan silinmişti. Hatırlamaman normal.'' demesiyle önüne döndü ve karanlık bir geçit açtı. 

Beatrix'e dönerek ''Şimdi izninle farklı evrenden Duncan adında bir kardeşimi bulmam gerek.'' diyerek geçidin içinden geçti.

Böylece asıl hikaye şimdi başlamıştı. Kötü ve iyi her zaman bir dengede ve döngü içerisinde olmaya mahkumdu. 

SON

İKİNCİ KİTAPTA GÖRÜŞMEK ÜZERE.. 

More Chapters